Beynimiz olağanüstü bir organ. Kendisi hakkında ne kadar kitap okursam okuyayım, beni hala şaşırtacak bir yönüyle karşılaşabiliyorum. Bilim bu alanda yeni keşifler yaptıkça da şaşırtmaya devam edecek gibi. Bu kitapta da beynimizin, konu kendisini korumak olduğunda, nasıl savunmaya geçtiğini ve tehlike ortadan kalktığında artık kendisini savunmasına gerek olmadığını ona anlatmanın ne kadar zor olduğunu öğreniyoruz. Çok fazla notlar alıp, üzerine bir şeyler karaladığım bir kitap oldu. Benim için ufuk açıcı bir kitaptı.
Öncelikle bu kitabı okuma stilimden biraz bahsedeyim. Düzenli kitap okuyup, belli bir yaşa geldikten sonra peki bu okuduklarım hayatımda neyi değiştiriyor? diye sormaya başlıyorsunuz ve bu noktada nasıl daha verimli okuma yapabileceğinizi, öğrenebileceğinizi, bilginin nasıl depolandığını, bildiklerimizi nasıl uygulayabileceğimizi araştırmaya başlıyorsunuz. Siz de bu noktadaysanız, tavsiyem bu kitabı ağır ağır okumanız. Yılda şu kadar kitap okumalıyım iyi bir ölçü birimi değil. Hiç kitap okumuyorsanız, alışkanlık kazanmak için bunu yapın ama bir noktadan sonra neyi ölçtüğünüz, neyi başarı olarak gördüğünüzü etkileyeceğinden bu tür hedeflerden kaçınmanızı tavsiye ederim. Bunun yerine okuduğunuz kitabın bir fark yaratması hedefiniz olsun. Ufuk açsın, ilham olsun, hayatınızda bir şeyi değiştirsin. Bence bunları yapabilecek kitaplardan birinden bahsediyorum şu an. Bir değişiklik yaratması için travma yaşamış olmanız gerekmiyor, belki çevrenizde biri yaşamıştır belki çevrenizde kimse böyle bir şey yaşamamıştır. Önemli değil. Zihninizin nasıl savunmaya geçtiğini, geçmemesi için neye ihtiyacı olduğunu, fizyolojinin duyguları, duyguların da fizyolojiyi nasıl etkilediğini öğrenmelisiniz.
Okuduğum en yavaş kitaplardan biridir belki. Kendi cümlelerimle anlatılanlar üzerine bir şeyler karaladım. Hızlı geçtiği konular üstüne araştırmalar yaptım. Kaynakçası içinde kaybolduğum günler oldu çünkü günün sonunda okuduğum kitaplar bir şeyleri değiştirsin istiyorum artık. Sohbetlerde sizi entellektüel göstermesinden fazlasını yapsınlar. Sözün ötesine geçsinler, davranışları değiştirsinler. Bu da eforsuz olmaz. Okumak pasif bir eylemdir, temelde davranış değişikliğine yol açması zordur. Siz o okuduklarınızla bir şeyler yaparsanız ancak bir değişimin olasılığının* kapısını aralamış olursunuz. Bu kitapla çevrenize verdiğiniz güven konusunda harekete geçin mesela. Güvensizliğin zirvede olduğu ülkelerden birinde yaşıyoruz. Vücudumuzun güvenden yoksun olduğunda nasıl sapıttığını bu kitaptan öğrenin ve bu konu üzerine bir şeyler yapın. Kendiniz için, mikro çevreniz için, yarattığınız farkın boyutu önemli değil. Yeter ki bu konuda bir fark yaratın.
Temelde rasyonel beynin, duygusal beyin üstünde ne kadar etkisiz olduğunu keşfedeceksiniz, kitap boyunca. Travma yaşamış biri, yıllar sonra bile neden öyle davrandığını bu kitap sayesinde anlayabilir ama çözemez. Bir taraftan da okurken bir çaresizlik hissine kapılıyorsunuz çünkü alttan alta kitap size şu mesajı veriyor, bilmek problemleri çözmeye yetmez. Okumakla olmayacak. Bilmek iyi bir başlangıç noktası, neyi neden yaşadığını anlaması lazım insanın ama kitap, verdiği örneklerle sorunu çözmek için bundan daha fazlasının gerektiğini öğretiyor bir taraftan da. Kitapta bununla ilgili, bir komediden alınma çok sevdiğim bir örnek var. Yedi kez hüküm giymiş biri, öfke yönetim programlarının harika olduğunu, çok işe yaradığını söylüyor ama ”öfkelenmediğiniz sürece” Bu kitabı bir ayda da okursunuz, bir haftada da ama içindeki hikayelerden de öğrendiğiniz gibi, bazı korkuları yenmek, travmaları atlatmak yıllar sürüyor. Yazması ne kadar kolay. Yıllar. Tek bir sebep yüzünden. Bu olağanüstü organ, kendini ilkel bir şekilde savunuyor. Tehlikenin artık var olmadığını anlaması çok uzun sürüyor. Üstüne gitmez, bu konuyu çözmeye çalışmazsanız, bir ömür o korkuyla yaşama ihtimaliniz var. Korkunun ne kadar güçlü bir duygu olduğunu anlamak için de okunabilir.
Şans faktörü üzerine de söyleyecekleri olan bir kitap. Ne yaşadığınız kadar, ne yaşamadığınız da bir şans faktörü. Güven veren anne babalara sahip çocukların yaşam boyu nasıl da avantajlı olduğunun daha bilincine varmanızı sağlıyor, zihnimizin nasıl çalıştığını anlatarak. Binbir değişkenin aynı anda cereyan ettiği hayatımızda, burdan bir günah keçisi ya da bir melek çıkarmayın tabi ki. Anlatılanları sadece çevrenizi, kendinizi daha iyi anlamanızı sağlayacak bir ipucu olarak görün.
Son olarak Beyin Kayıt Tutar ismi çok başarılı. Hem Türkçesi Hem İngilizcesi. Bir ürünün isimlendirmesi yönünden takdire şayan. Lafını etmesem olmaz. Siz unuttuğunuzu sansanız bile, vücudunuz unutmuyor. Her etkileşimin bir etkisi var. Her aksiyon, bir reaksiyona sebep olur. Bunu bile hatırlatması benim gözümde onu okunmaya değer kılıyor. Yeterince övdüm diye düşünüyorum. Alın artık. Tavsiyelik.