Hayatın içinde superforecaster diyebileceğimiz çok az sayıda insan var. Neumann da onlardan biri olduğu için ondan bahsederken böyle bir kitap ismi seçilmesi kulağıma abartı gelmedi.
Manhattan Projesine katıldığı yıl, bugünlerde dünyayı anlamak için dilimize doladığımız 640 sayfalık oyun teorisiyle ilgili çalışmasını bitirmiş. Hazırladığı başka bir rapor modern bilgisayarların doğum sertifikası olarak nitelendiriliyor.
Kuantum mekaniğinin matematiksel temellerine yardımcı olduğu sırada henüz 22 yaşında. Automata teorisi kendi kendini kopyalayabilen makineler üretmek isteyen bilim insanlarına ilham oluyor.
Bugünün popüler konusu yapay zekanın ilk adımlarını bile onun beyinlerimiz ve bilgisayarların işleyişi arasındaki paralelliklerden bahseden düşüncelerinde görebiliyoruz.
Neumann o kadar farklı alanda bilgi sahibi ki, kendi uzmanlıklarından bahseden insanları bile varlığı ile tedirgin edebilmiş. Bizans tarihi profesörü Neumann’ın düzenlediği partilerden birine tek bir şartla katılacağını söylüyor. Uzmanlık alanıyla ilgili sohbet etmeyecekler. Herkes profesörü alanının en iyilerinden biri olarak görüyormuş ve profesör, bu imajının bozulmasını istemiyormuş.
Günümüzü anlamak için günümüz üzerindeki Neumann etkisini anlamanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Oyun teorisini anlatan Yale Üniversitesinin Youtube’da yayınladığı dersler de bana göre iyi bir kaynak.
The Man From The Future kitabı özelinde yazarın anlatımında hoşuma giden bir yön var.
Bir dahi de olsanız geçmişin omuzlarında yükselmek zorunda olduğunuzu size hissettiriyor. Neumann’a ait hikayeleri, o devreye girmeden önceki dönemden başlayarak anlatıyor. Ondan önceki bilim insanlarının problemi ne noktaya getirdiği, ne noktada tıkandıklarını ve Neumann’ın hangi noktada devreye girip bilimin ilerlemesini sağladığını görebiliyorsunuz.
Sıradışı insanların biyografilerini okumanın yararlarından biri de, içinde yaşadığınız dönemde belirlenen çıtaların ne kadar alçak olduğunu size hatırlatması. Referans noktalarınızı değiştiriyorlar. Neyin yapılabilir olduğunu, bir ömre üç ömür nasıl sığdırabileceğinizi görüyorsunuz. Kısaca sırf varlıklarıyla bile olsa ufkunuzu açıyorlar.
Okurken aklıma gelen bir soru. Peki bir dahinin gelişi önceden kestirilebiliyor mu?
Hayatının hangi parçalarına baktığımıza bağlı. Dünyayı değiştiren adam sıradan bir insanın rahatça yapabildiği şeylerden biri olan araba kullanmakta çok zorlanıyor. Hatta bu o kadar kronik bir sorun ki daima kaza yaptığı yere Neumann köşesi ismini vermişler.
Üniversitede dersleri ne çok iyi, ne çok kötü. Büyük ihtimalle derslerden sıkıldığı için derslerine fazla çaba harcamadığı düşünülüyor.
(Ekstra araya bir bilgi sıkıştırayım. Bir dergi Richard Feynman’ı yaşayan en zeki insan ilan edince annesi, bizim Richie mi? Yaşayan en zeki insan? Tanrı yardımcımız olsun demiş.d)
Ama dehanın keşfinin başka bir dehaya ihtiyacı olması gibi, her parlak beyin de Neumann’ı ilk gördüğü andan itibaren çok etkilenmiş.
Küme teorisinin öncüsü Abraham Fraenkel, kendi alanıyla ilgili Neumann’ın yazdığı ilk yazıyı gördüğünde, bir aslanı pençesinden tanımak tabirini kullanmış. Kitabı okurken bu ifade çok hoşuma gitmişti. Aynısı zamanında Isaac Newton için de söylenmiş.
Hayatı bir film gibi olduğundan okuması oldukça keyifli bir kitaptı. Birçok insan Neumann’ın yaptığı çalışmalardan tek bir tanesini yapınca benden bu kadar der, ceketini asar, üstüne otuz yıl aynı çalışmanın ekmeğini yerdi. Bu adam ise hiç durmamış.
Eğer 53 gibi genç bir yaşta da vefat etmeseymiş durmayacakmış da zaten. Zihinsel çaba gerektiren işler için tam bütün ömrünün meyvelerini toplayabileceği yaşlarda vefat etmesi, yaşasaydı neyin peşinden koşacağını merak etmeme neden oldu. Hikayesi en güzel yerde kesilmiş gibi hissettim.
Kitap onun çalışmalarından çok, hayatını anlattığından aslında kitaptan daha fazla onun çalışmalarını okumanızı öneririm. Özetle, keyif için kitaba, fayda için ise Yale Üniversitesinin derslerine vakit ayırabilirsiniz.
“Von Neumann üç yaşındaki oğlumla sohbet ederdi ve ikisi akranlarmış gibi konuşurlardı ve bazen merak ederdim, acaba bizimle konuşurken de aynı prensibi kullanıyor muydu?” – Edward Teller
Dipnot.
Yazıyı göndermeden önce Türkiye’de Neumann konuşuluyor mu diye merak edip bir arattım. Karşıma izlenme sayısı yüksek bir video çıktı. Videodaki tüm bilgiler bu kitaptan ama anlatan öğrendiklerini nereden öğrendiğini söylememiş.
(Kitaptan olduğunu nereden biliyorum? Niş sayılabilecek bazı bilgileri yazarın kendine has dilinden aktarıyor. Kitabı okuduysanız sayfa sayfa referans gösterebilirsiniz. Bir tanesi tesadüftür. Sayı arttıkça tesadüf olduğuna inanmak zorlaşır.)
Batı cephesinde yeni bir şey yok diyebiliriz. Ülkemizde kaynak göstermeme hastalığı var ama bu kitap özelinde durum daha ironik.
Kitabın yazarı, Neumann’ın bile geçmişin omuzlarında yükseldiğini göstermek için o kadar çabalamış ve bu kitabı okuyan biri sonrasında video çekiyor ama videodaki bilgileri nereden öğrendiğini insanlarla paylaşmıyor. Bu kitabı okumak okuyanda hiçbir şey değiştirmemiş ki. O zaman bu kitabı neden okudu?
sf.116 ve 117’de Gödel’in çalışmasından yola çıkarak Neumann matematiğin tutarlılığının kanıtlanamaz olduğunu açıkladığını söylüyor. Gödel çalışmasının bir kopyasını Neumann’a gönderiyor ve Neumann cevap mektubunda;
“Tutarlılığın kanıtlanamazlığı teorisini daha önceki sonuçlarınızın doğal bir devamı ve derinleştirmesi olarak ortaya koyduğunuz için, bu alt konu hakkında elbette yayın yapmayacağım.” yazıyor. Yazara göre böylece matematik tarihinin en dikkate değer sonuçları üzerinde hak iddia etme fırsatını elinin tersiyle itmiş.
Demek istediğim, bırakalım yazarı, övdüğü adamın kendisi de geçmişe referans vermediğinden yaptığından hiç hazetmeyecek biri.
Kitap okumanın kendi başına insanı geliştirmediğine güzel bir örnek oldu benim için. Merak edip videoyu bulursanız herhangi bir yerde paylaşmamanızı umuyorum. Bu yolu seçenler için negatif etkileşim bile bir faydadır.
O kadar oyun teorisi dedik ona gönderme yaparak yazıyı bitireyim. İnsanlar davranışlarını çoğunlukla aydınlanma yaşadıkları bir an sonrasında değiştirmezler. Davranışlarının bedeli ödülünü aştığında değiştirirler.
(Bu yazının ilk versiyonunu 15 Aralık 2024 tarihinde X platformunda paylaştım.)