Yine her insanın okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitapla karşınızdayım. Daniel E. Lieberman, insan vücudunun evrimi hikayesini milyonlarca yıl öncesinden anlatmaya başlayıp günümüze kadar hiç sıkmadan getiriyor. En azından kendi adıma konuşmam gerekirse kitabın herhangi bir bölümünde sıkıldığımı hatırlamıyorum. Ve anlattığı bu hikaye aslında sizin hikayeniz, sizin vücudunuzun hikayesi. Bu hikayeyi okumanız, anlamanız sağlıklı bir gelecek için fazlasıyla önemli.

İlk kez bu kitapta duyduğum ”Uyumsuzluk Hastalıkları” tanımlaması kafamda dağınık bir biçimde duran düşünceleri o kadar iyi toparlıyor ki, tanım aklıma kazındı duyduğumdan beri. Vücudunuzun evriminin tersi istikametteki yaşam tarzları hastalıklara zemin hazırlıyor çünkü kültürel evrim, fiziksel evrimi çoktan geride bıraktı. Yeni öğreneceğimiz bilgiler ışığında ileride bana kalırsa bu tanım altına alınan hastalıkların sayısı da fazlasıyla genişletilecektir diye düşünüyorum. Bu tanımın altında yatan nedenler bile tek başına bu kitabı okumak için geçerli bir sebep.

İşleyen demir ışıldar/pas tutmaz atasözünü aklıma getiren kısımlar da bir başka değinmek istediğim başlık. Bazen daha konforlu/daha kolay tercihlerde bulunabiliyor olmamız, bulunmamız gerektiğini göstermiyor. Vücudun aktif kalması, kontrollü bir strese maruz kalması da önemli. Bana kalırsa bu daha geniş bir hatalı düşünce tarzının da ayrı bir uzantısı aynı zamanda. Bir şeyi yapabiliyor olman, onu yapman gerektiğini göstermiyor. İnsanlarda genelde yapabildiği şeyleri, yapmak zorunda hissetmek gibi bir kaide var, gözlemlediğim kadarıyla. En rahat yatağı alabilecek bütçeye sahip olmak, onu almanın senin için en iyi opsiyon olduğunu göstermez ya da alabileceğin en pahalı arabayı alman gerekmiyor ya da gücü ele geçirenin gücü suistimale meyletmesi gibi. Bunlar hep temel sorunlarımızdan bazıları.

Hareketsizlik konusuna da değinip bu öneri yazısını noktalandıralım. Kitapta verilen küçük görünen kalori farkları örneklerinin 1 yıl sonunda ne kadar devasa farklara yol açtığına iyi bakın. Hareketli bir insan olduğunuzu mu düşünüyorsunuz, %5-10’a dahil değilseniz yanılıyorsunuz, modern yaşamda hareket için her fırsatı değerlendirmeniz gerekli. Kendi hayatımdan bir örnek vereyim, ne zaman metroya binsem/insem genci ya da yaşlısı fark etmeksizin, eğer yürüyen merdiven bir opsiyon ise 100 kişiden benle birlikte yalnızca 5’i merdivenleri inmeyi ya da çıkmayı tercih ediyor. Mikrofonu bu insanlara uzatsak eminim mazeretleri vardır, çok çalışmışlardır, yorgunlardır ama işin aldatıcı tarafı tam da burada aslında. En hareketlilerimiz bile ancak vücudumuzun yapmak için doğduğu/evrildiği seviyede hareketli. Büyük ihtimal bu insanların çoğu ne kadar hareket etmesi gerektiği konusunda olması gerektiğinden daha kötü bir öngörüye sahip. Bu da ciddi bir sorun çünkü hareketsiz olanları pas geçiyoruz, hareketli olduğunu düşünen insanların bile bir çoğu aslında o kadar da hareketli bir yaşam tarzına sahip değil çünkü skalayı evrime göre değil komşusuna göre belirliyor. Çıtayı çevresi belirliyor. Kitabın bu kısımları da hayati öneme sahip bana kalırsa.

Alın, aldırın. Okursanız günün sonunda bu kitaptan en çok ‘siz’ yarar göreceksiniz.

Yeni içeriklerden haberdar olmak için beni Twitter‘da takip edebilirsiniz.