“Öğrenmek genellikle paradoksaldır. Öğrenmek için ihtiyacımız olan şey, öğrenme yeteneğimizi engeller.” – Barbara Oakley

Sayısal Zeka kitabından kenara not aldığım başlıklardan 3 tanesi;

• Göz Gezdirmek
• Dağınık Mod – Odaklanmış Mod
• Einstellung Etkisi

(Coursera’daki “Learning How to Learn” eğitimi ile ilk kez pandemi dönemi Barbara’ya denk gelmiştim. Kitabın ismi yanlış anlaşılmaya yol açıyor. O eğitimde anlattıklarının daha kapsamlı halini kitapta anlatmış aslında. “Öğrenmeyi Öğrenmek” isminde bir kitap çıkarsalar daha az satar diye düşünmüş olabilirler.)

• Göz Gezdirmek

Dünya sonsuz olasılıklarla doludur.

Hangi konuyu öğreniyor olursak olalım, öğrenmeye başlamadan bütün içeriğe göz gezdirmek, konu başlıklarına bakmak, üstünkörü bir kitabı incelemek, o olasılıkların sayısını azaltır.

Bir oyun haritasına ilahi bakış açısından bakmak gibi. Bunu yaparak, geleceğin nasıl şekillenebileceğine dair zihnimize bir şablon yaratması için fırsat vermiş oluyoruz.

(Bu yapılan dağınık mod için de yarar sağlıyor.)

Öğrenme süreciyle ilgili bu ipucu, neden film fragmanlarını izlemeyi sevmediğimi de daha iyi anlamamı sağladı. Atıyorum, eğer fragmanda bir helikopter gördüysem, zihnim hikaye akışını o helikoptere bağlayıp, şaşırma olasılıklarımın sayısını azaltıyor. Ama beklentilerimizi aşan filmleri, beklentilerimizi karşılayan filmlerden daha çok severiz. Hayatın bir alanında işimize yarayan zihnin bu çalışma prensibi, başka bir alanında alacağımız hazzı azaltıyor.

• Dağınık Mod – Odaklanmış Mod

Zihnin kabaca iki çalışma modu var diyelim.

Odaklanmış mod, bir problemin başına oturduğumuzda ya da kitap okurken ya da işle doğrudan ilgiliyken kullandığımız zihinsel modun ismi.

Baştaki alıntıyı anlamlı kılan ise öğrenmek için dağınık moda da ihtiyacımız olması. Çalışmadan çalışmak da denilebilir.

(Dağınık modun günümüzdeki en sorunlu tarafı: Çalışılmayan dönemin çalışılan dönemi beslediğini entelektüel olmayan işverenlerin anlamasının zor olması.)

Bir problemi çözemediğinizde, problemle ilgilenmeyi bıraktığınızda, ansızın çözümün aklınıza gelme nedeni, dağınık mod.

Dağınık bir zihinde üretilecek çıktının kalitesi, odaklanmış modda zihninizi ne kadar kaliteli veri ile beslediğinizle de doğru orantılı. (Birbirini besleyen bir düzen mevcut.)

Dağınık mod, yoktan bir bilgi var etmiyor. Sadece daha önce bir araya getirilmemiş ama sizde halihazırda olan x ve y verisini birbirine bağlamanızı sağlıyor.

Kitaba göre dağınık moda geçmenin en ideal yolu, uyku.

1600’lü yıllarda yaşamış Baltasar Gracian için de öyle.

“Yastık, sessiz bir kahindir. Bazı şeyleri önceden düşünüp üstüne uyumak, olanlardan sonra uyanık kalmaktan daha iyidir.” (The Art of Wordly Wisdom kitabından.)

Aynı mantıkla, dağınık modun lehinize çalışmasını sağlamanın yollarından biri, gün içinde ne yapacağınızı sabah uyandığınızda planlamak yerine, önceki gece planlamaktır.

Zihninize uyumadan önce yarının nasıl şekilleneceğine dair bir şablon verdiğinizden, ertesi gün uyandığınızda her şeyin çok daha tıkırında ilerlediğini, kendiniz de bu yöntemi denedikçe fark edersiniz.

“Daha önce hiç karşılaşmadığınız zor bir problemi” çözmek için de odaklanmak yerine başka konularla ilgilenmek daha iyi olabilir.

Zihninizde o problemi çözecek bir patika dahi yok. Odaklanmanız böyle anlarda bir sorun olarak bile görünebilir.

• Einstellung Etkisi

Aklınızda olan bir fikir, daha iyi bir fikir bulmanızı engelleyebilir.

Bir sorunu çözememe nedeniniz, o sorunu belirli bir yöntemle çözmeye kafanızın takılmasından kaynaklanabilir.

Ekşi Sözlük’de bu etki için ne demişler diye baktım. İlk entry “bkz: Meslek Körlüğü” bu etkiyi çok iyi anlatıyor.

Bir sektörün içeriden değil, dışarıdan gelen bir inovasyonla yıkılıp, yeniden şekillenmesi de içeridekilerin meslek körlüğünden ya da başka bir deyişle Einstellung Etkisinden muzdarip olmaları nedeniyledir.

Bu etkinin hem yeni bir şey öğrenirken hem de hayatın içinde genel olarak yarattığı bazı sıkıntılar var.

Bir fikrin aklımıza kolay geliyor olması onun doğru seçenek olduğunu göstermez.

Bir fikrin gerçekleşmesini çok istiyor olmamız da onun doğru seçenek olduğunu göstermez.

Kolay ve çok istediğimiz seçenek doğru olabilir ama her doğru seçenek, kolay ve çok istediğimiz seçenek olmayabilir. Bu ikisini birbirine karıştırmamak lazım.

Einstellung Etkisini hızlıca görebileceğiniz bir yöntem var ve çoğunlukla yanlış bir şekilde kullanılıyor. Kararsız kaldığınız bir konuda madeni paranın iki yüzüne kararsız kaldığınız seçenekleri atayın. Ve parayı havaya attığınızda, para yere düşmeden önce içinizden hangi seçeneğin gelmesini dilediyseniz, o seçeneği seçin derler.

Hayır, seçmeyin. Az önce Einstellung Etkisini deneyimlediniz. Bu seçenek, zihninizde daha önce oluşmuş patikalar nedeniyle kendini öne çıkarıyor.

Ne demiştik, bu seçenek doğru olmak zorunda değil. Çoğunlukla doğru cevap en üşendiğimiz, uygulaması zor olan cevaptır.

(Bu etkiyi, tembel yönünüzün size ihaneti olarak da özetleyebilirim.)

Ve son olarak neden bu kitap alınmaya değer?

Herhangi bir konuyu tekrar tekrar okuyunca muhabbet kuşu gibi o konuda şakıyabilen insanlara rast gelmişsinizdir. Dilllerine doladıkları konulara vakıflar gibi görünürler ama dilleriyle ilettikleri bilgi, davranışlarına yansımaz.

Biliyorsan ama uygulayamıyorsan o bilgi neye yarar?

Bilmek, öğrenmek ve anlamak birbirlerinden farklı anlamlara gelen ve gerçekleştikleri zamanlar arasında uçurum olabilen kavramlardır. Bu zamansal uçurumları kısaltmanın yolu da herhangi bir konuya bodoslama dalmadan önce, öğrenmeyi öğrenmek konusunu sağlam temellere oturtmaktan geçiyor.

Kitabın kapağına bu yüzden aldanmayın. Kapsadığı alan matematik ve fen ile sınırlı değil. Her ne öğrenmek istiyor olursanız olun, bu kitap size de hitap ediyor. Herkese tavsiye ederim.

(Bu yazı ilk kez 11 Ocak 2024 tarihinde X platformunda yayınlanmıştır.)