Alışkanlıklar üzerine bu kadar konuşmamıza rağmen “5 yıl önceye göre seni tanıyamıyorum, çok değişmişsin.” diyebildiğimiz insanların sayısı çok az.

Bunun baş sorumlusu ne deseler, direkt Türkçe çevirisi olmayan “Unlearn” kelimesi derdim.

Unlearn, herhangi bir bilgiyi hiç öğrenmemişsiniz gibi unutma çabanızı tanımlamak için kullanılıyor.

Nicholas Epley’e göre buradaki zorluk;

“Bilgi bir lanettir çünkü bir kez onu elde ettiniz mi, ona sahip olmamanın neye benzediğini hayal edemezsiniz.”

Eski alışkanlığı hangi koşulların oluşturduğu sorgulanmazsa, uzun vadede kişi, adeta bir fabrika ayarları varmışcasına başladığı noktaya geri çekiliyor.

(Bu koşulları bilerek sorgulamıyor olabiliriz, bunun nedenini yazının sonuna bıraktım.)

Yazarken hatırlarız ama yazmak aynı zamanda unutmaya da yardımcı olur.

Aynısı eski alışkanlıklar için de geçerli. Onları hiç öğrenmemiş gibi unutmak için önce nasıl oluştuklarını hatırlamamız gerekir.

Bu da ancak, “Biz bu noktaya nasıl geldik?” diye sorgulayarak mümkün.

Yaşanılan zorluklar kişiye özeldir ama ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için bu soruyu 3 alt başlığa göre özelleştirdim;

  • Narsist birinin hayatıma girmesini hangi koşullar mümkün kıldı?
  • Neden geceleri atıştırma gereği duyuyorum?
  • İçten içe bu şirketten rahatsız olsam da yaptıkları iş teklifini neden kabul ettim?

Nedenler herkese göre değişse bile, genellikle şu 3 kategori altında cevaplar eritilir;

  • Yalnız kalamamak
  • Sıkılmakla başa çıkamamak
  • Belirsizliğe tahammül edememek

Üç kategoriyi de 1 başlık altında eritmek mümkün;

  • Beyni uyarmadan duramamak.

Unlearn, burada devreye giriyor. Nasıl doğduğunu çözümlemediğiniz eski alışkanlık yeterince zaman verirseniz, yeni alışkanlığın yerini yeniden alıyor.

Neden eski bir alışkanlıktan “tamamen” kurtulmakla ilgilenmiyoruz sorusunun cevabı ise daha ilginç.

Adam Phillips, Flört Üzerine kitabında şöyle der;

“Başarıda bir başarı korkusu vardır; gerçekleşen şeyin tükeneceğine dair korkudur bu. Sanki hikayenin sonunu bilmek isteriz ama o sonun bizim başımıza gelmeyeceğini de garantilememiz gerekir.”

Eski alışkanlıktan kurtulmakla pek ilgilenmiyoruz çünkü hayata karşı olan bahanelerimize tutunmak isteyen bir tarafımız “da” var.

Beyindeki Fil kitabında R.Hanson, “..kendi iyiliğimiz için kendimizi engelleriz.” der.

Mutluluk Varsayımı’nda J.Haidt, “Psikolojideki en önemli görüşleri anlamak için zihnin bazen birbiriyle çatışan parçalara bölündüğünü anlamanız gerekir.” diyerek aynı konunun altını çizer.

John Stuart Mill, kendisini depresyona sokan şeyin başarısızlık değil, istediği her şeyi başardığında ne olacağını hayal etmesi olduğunu söyler. O noktadan sonrasına arzu duymadığından, hedeflerini henüz gerçekleştirmemiş olmasına rağmen, hedeflerini gerçekleştirme motivasyonunu kaybeder.

Bir dilin hangi kelimenin ikamesine ihtiyaç duymadığı da başka bir önemli konu.

Unlearn de bana Türkiye’deki arabesk kültürünün bu kelimenin yokluğuna olan ihtiyacını hatırlatıyor. Bizi başarıdan alıkoyan o engeli bilerek görmezden geldiğimizi hissettiriyor.

Konumuza dönersek..

Kısa süreli değil, tamamen değişirsek, bu sefer neyi başarmak için arzu duyacağız? Eski sorunun yerini ne alacak? gibi sorular da yeni belirsizlikleri ifade ederler ve bu, beynimiz için bir çıkar çatışmasına yol açar.

Bu yüzden biçok insan bildiği sorunu, bilmediği soruna tercih eder.

Ve o yeni alışkanlığı bir noktada kaybetmesine neden olacak kapıyı, farkında olmadan açık bırakır.

Burada yazdıklarımdan dolayı, eski bir alışkanlığa ilk kez dönüldüğünde, bir daha tekrarlanmamasından ümitli değilim.

Hemen bu sorunu çözdüm diyebilen bir egoya sahibiz ama ikinci tekrar sonrasından ümitliyim.

Bu sefer, ego da zarar görüyor ve bazı insanlar istemediği bir duruma ikinci defa düştüğünde kendi hayatına bir bakış atma ihtiyacı hissediyor.

Ve farklı bir hayat için zemin hazırlayan, unlearn süreciyle ilgili o en önemli soruyu kendisine sorabiliyor.

Sahi, biz bu noktaya nasıl geldik?

(Bu yazı ilk kez 13 Ağustos 2023’de X platformunda yayınlanmıştır. Yeni yazılar için beni orada takip edebilirsiniz. Burayı genelde arşiv için kullanıyorum.)

Yararlanılan araştırmalar;

Dil, düşüncelerimizi mi şekillendiriyor? Çince bilenler zamanı nasıl dikey düşünebiliyor? https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/11487292/

Hatalardan çıkardığımız tek ders hataların kendisi mi? https://journals.sagepub.com/doi/10.1080/17470210701728867

Atıfta bulunulan kitaplar;

Flört Üzerine – Adam Phillips
Beyindeki Fil – Kevin Simler ve Robin Hanson
Mutluluk Varsayımı – Jonathan Haidt
Aklıselim – Nicholas Epley