“Verimli Çalışmak – 101” ismindeki blog yazısında değiştirmek istediğim çok az şey olsa bile, verim kelimesi üzerine düşüncelerim bir hayli değişti. Serinin yörüngesini biraz kaydırıp, “Verimli Bir Hayat” ismi ile seriye devam getiriyorum.
Sutherland’ın deyimi ile bu hayatı her zaman en kestirme yolu bulmak için yaşamıyoruz. Google Haritalar’a sorarsanız evinize gitmenin en kısa yolunu size söyleyebilir ama bazen gün batımı o kadar güzeldir ki, sahil yolunu tercih etmek istersiniz.
Hayattaki çoğu deneyimin sürdürülebilirliği verimliliğinden gelmez, eğlencesinden gelir. Bu yüzden bazen bile bile verimi düşürmek de uzun vadede verimli kalmanızı sağlar. Bazen çalışırken müzik dinleyin. Ardından bir yürüyüş yapın. Varış noktasına giden yolu bilerek uzatın.
Diyelim 101 yazısındaki her şeyi göklerden gelen bir karar vardır gibi uyguladınız. Peki üzerinde çalıştığınız konu doğru mu? Yanlış bir problem üzerinde çalışıyorsanız verimden söz edemeyiz ama birçok insan için günü yorgun tamamlamak, üstüme düşeni yaptım demek için yeterli.
Bu dünyada Warren Buffett’la kendini özdeşleştirebilecek çok az insan var ama Warren Buffett’ın tavsiyeleri ile hayatını değiştirebileceğini düşünen çok insan var. O hikaye yaşandı, bitti. Tekrarı olmayacak. Sizden 100 adım önde olana değil, 1 adım önde olana bakmanız gerekiyor.
Verim konusunda en büyük kırılma bu noktada yaşanıyor. Bir formülü takip etmek, yeni bir formül yaratmaktan daha kolay. Başkalarının ayak izlerini takip etmek verimli gibi hissettirse de, hikayeyi özelleştirmediğinizde, istediğiniz noktaya varamayınca verimin bir önemi kalmıyor.
Bu yaptıklarım beni 6 ay sonra hangi noktaya taşıyacak? sorusunu kendine sormayanlarla, satranç oynamamış insanlar arasında bana göre bir paralellik var ama bunu kanıtlayacak elimde bir araştırma yok. Kahin olalım demiyorum ama biraz ileriyi düşünerek hareket etmemiz lazım.
Örnek, eğer sıfırdan başlasaydım, yaptığım işi daha verimli yapmak yerine, ilk önce, nasıl olursa olsun, sermaye elde etmeye bakardım. 0’ı 1 yapmak en zoru. Paradan para daha kolay kazanılıyor. Bu size günlük çalışma rutininizi düzenlemekten çok daha fazla zaman kazandırır.
Mikro ölçekte dakikalar, saatler kazanmaya çalışırken, makro ölçekte düşünmeyince, yıllar kaybediliyor. Bu yüzden aksinin tavsiye edildiği bir önerim olacak. Ne üzerinde çalışacağınız kararını çok yavaş verin. En önemli anda hızlı hareket etmeyin.
Peki verimin karşılığında elde etmek istediğimiz şey ne? Zaman. O zaman, kazanç ölçülebilir şeylerden değil, ölçülemeyenler üstünde uzmanlaşmaktan gelmeli. Çünkü ölçülebilir her şeyde eninde sonunda rekabet maksimize olur. Kafayı yersiniz %5 artış sağlamaya çalışırken.
Bir matemetik problemini hızlı çözmeye çalışarak kazanmaya benzer bu durum. Eninde sonunda herkes çözümü keşfedecek ve siz daha hızlı o problemi çözmenin bir yolunu arayacaksınız. Zamanı satın alabilmek için evrim, psikoloji üzerinde ustalaşın.
Türkçe içerik havuzunun kısır döngüsüne geldik. Her şey bir şeylere başlamak üzerine. Yazıyı biraz verim konusunda fena olmayan insanlar üzerine bir şeyler yazarak bitirmek istiyorum.
Diyelim 18 değil, 30 küsür yaşındasınız. Kendinizi de yetiştirdiğinizi varsayalım. Neyin işe yarayıp, neyin yaramadığı hakkında bir fikriniz var. Bir noktada, 8 saatte 12 saatlik değer yaratma planı, 6 saatte 12 saatlik değer yaratma planına dönmeli. Çalışma hayatındaki bu verimlilik oyununun bana kalırsa tek amacı, bu oyundan çıkmak olmalı.
Yoksa her sene daha fazla işlemci gücüne kavuşan ama hala aynı sürede enerjisi biten telefonlara dönüyoruz. Daha fazla anı yaratmanıza imkan vermeyecek çalışma hayatındaki verimin ne anlamı var?
“Verimli Bir Hayat” dememin sebebi de buydu biraz.
Verim, bir noktadan sonra keyfinize hizmet etmeli.
(Bu yazının ilk versiyonu 24 Ekim 2022 tarihinde X platformunda yayınlanmıştır.)
Serinin ilk yazısına da buradan erişebilirsiniz.
Serinin üçüncü yazısına ise buradan erişebilirsiniz.
[…] değişikliğinin ardından “Verimli Bir Hayat – 201” olarak yoluna devam ediyor. Buradan ikinci bölüme […]