Kendi başınıza çalıştığınızda, vücudunuz size ihanet etmek için hazırda bekliyor. İnsan en temelde, tembeldir. Enerjisini korumak ister. Kolay yol seçilebilir durumdaysa gider onu seçer.

Hesap vermeniz gereken biri yoksa, gitmeniz gereken bir ofis yoksa, bunların hepsi hoş şeyler olsa bile, biraz stres eksikliği işlerin bitirilememesine sebep olabilir.

Kimseye hesap vermemek istiyoruz ama birilerine hesap vermenin faydaları da var. Özgürlüğü tamamen elde etmenin de bir bedeli olduğu gibi. Bu bedel de, kontrolü sizin sağlamak zorunda olmanız.

Ben de hayatımdaki kontrolü kaybetmemek adına 1 yıllık bir döngüyü ele alan, 4 kontrol noktası tasarladım.

1) Günlük – Yarın Ne Yapacaksın?

İlk kez kendi başıma çalışmaya başladığımda yeni günle birlikte programı belirliyordum ama aslında bu, hatalı bir başlangıçmış. Zihnimizin en sevmediği şey, belirsizlik. Hayatımızda ne kadar fazla belirsizlik varsa, uyku kalitemiz o kadar düşüyor. Uyku kalitesi de, onca plan yaptığımız günün tamamını etkiliyor.

Kafanızı kurcalayan şeyleri yazıya dökmek insanı nasıl rahatlatıyorsa, yarın ne yapacağınızı yazmak da aynı etkiyi yaratıyor.

Her günü, ertesi gün bitirmem gereken 3 önemli işi yazarak sonlandırıyorum.

Yazmasanız olur mu? Bana kalırsa olmaz. Zihninizin içinde yarın ne yapacağınıza dair bir fikrinizin olması, belirsizliği yok etmiyor. Bir şeyleri geride bırakabilmemizi sağlayan şey, onların bir netlik kazanması. Planınızı yazıya dökmeniz de, her şeyi netleştiren son dokunuş adeta.

Zor Önemli

İş hayatında zor bir problemi çözdüğünüz için, çok çalıştığınız için mükafatlandırılmayacaksınız. Önemli işin, zor iş anlamına gelmediğini bilmeniz lazım.

İnsan en kolay kendini kandırır ve zor bir problem üstünde çalışmak da kendini kandırmanın en kolay yollarından biridir. Belki de o problem, asıl hedeflerinize hizmet etmiyor.

(Burada düşmemeniz gereken tuzaklardan biri, başkaları için önemli olan sizin için önemli olmayabilir. Sizin hedefiniz ne? Önemli olan sizin ne istediğiniz. Dünyanın değil, çevrenizin değil, ticari rakiplerinizin hele hiç değil. Bu sorunun yanıtına göre seçim yapmalısınız.)

Zor bir problem üstünde çalışınca, günü ne çok çalıştım diye bitirebilir ama yılın sonunda istediklerinizi hala elde etmemişken kendinizi bulabilirsiniz.

İlk prensip, kendini kandırmamalısın ve sen kandırılması en kolay insansın. – Richard Feynman

Günlük döngü için bir diğer önemli konu: Mesai saati diye bir kavram yok. Birilerine de hesap vermiyorsunuz. Peki o zaman iş ne zaman bitecek? Son dakika gelen e-postaya bakacak mısınız? Tam anlamıyla neyi yaptığınızda, o gün saat 3 de olsa 6 da olsa çalışmayı bırakacağınızı da güne başlamadan önce yazın.

Ben bu konuyu ayrıyetten düşünmemek adına bitirilmesi gereken 3 önemli işi düşünürken kendimi kandırmamaya çalışıyorum. O 3 göreve tik attıysam, o gün benim için bitmiştir. Ondan sonrası dans, renk..

2) Haftalık – Geçen Hafta Nasıl Geçti? Neler Yanlış Gitti ya da Fayda Sağladı?

Kahneman’a göre bir hata yaptığımızda, onu bir daha yapmamak için çabalamadan önce, hata yapacağımızı öngörememiş olduğumuzu fark etmeliyiz. Gelecekte de öngöremeyeceğiz. Hatalardan çıkarılması gereken en önemli ders budur.

Bir hafta boyunca işler yolunda gitmemiş olabilir. Hayat bilinmezlerle dolu ve bilinmeyen bilinmeyenlerden eninde sonunda bir tokat yersiniz ve hiçbir şey planladığınız gibi gitmez. Bu yüzden kendinize karşı şefkati eksik etmeyin ama bundan daha fazla gevşemeyin. Hata tekrarlanırsa, suçlu sizsiniz. Kendiniz için bir hesap verilebilirlik yaratmanız gerekiyor.

Haftalık değerlendirmede, başlık kendini yeterince açıklıyor. Hangi konular fayda sağladı, hangi konularda hatalar yaptım bunlara bakıp ve sadece 1 pomodoro kadar zaman ayırarak sonraki haftayı planlıyorum. Kontrolü ömre yaymanın yolu, kendinizi bunaltmamanız. 1 hafta uzun gibi görünen ama aslında kısa bir süredir. Yaptığınız bazı işlerin işe yarayıp yaramadığını şimdi değerlendirmemelisiniz. Spor gibi düşünün, sporun günlük ruh halinizi tamamen etki altına alması için belirli bir süredir yapıyor olmanız gerekiyor.

3) Aylık – Sahip olduğun zamanın yarısına sahip olsaydın neyi farklı yapardın?

Öncelikle, geçmişi yargılamak için bu aylık değerlendirmeyi yapmıyoruz. Geleceği iyileştirmek için yapıyoruz. Özşefkat yine önemli bir konu burada da. Kendinizi kötü geçen bir ayın sonunda sağa sola atmayın. Ne olduysa oldu, geçmiş geçmişte kaldı artık.

Haftalıktan farklı olarak, buna artık tam 1 gün ayırıyorum. (Her ayın 1’inde ne yaptığım ortaya çıktı.)

İşe yarayan eforlarınızı sonraki aya taşıyın, işe yaramayanları acımasızca takvimden çıkarın. Kendinizin en büyük eleştirmeni olmanız lazım.

Zaten bu eleştirmenlik görevini siz üstlenmezseniz, müşteri üstlenecek ve size karşı, sizden çok daha acımasız olacak. Aylarca emek harcadığınız bir işe, 10 saniye göz ucuyla bakıp bir karar verecek ve o kararı konusunda neden haklı olduğunun delillerini aramaya başlayacak. Müşterinin eline olabildiğince az koz vermeniz gerekiyor.

Öyle bir iş ortaya koyun ki, sizi eleştirmek eleştireni kötü göstersin. Bir gün o eleştiriye denk gelen üçüncü bir göz size bir haksızlık yapıldığını düşünsün.

Böyle bir noktaya varmak istiyorsanız, burası yaptığınız işlere aşık olmamanız gereken bir aşama. Onlar sadece iş. Değerliler evet, onlara zaman harcadınız ama bir o kadar da değersizler. Uzun vadede ise hiç önemli değiller. Yaptığınız işlerden vazgeçmek kolay olmalı. Emekleriniz ile aranızda gönül bağı kurarsanız, daha iyi bir yola da rotayı hiçbir zaman kıramazsınız.

Aylık değerlendirmedeki başlıktaki soruyu hala cevaplamadım çünkü bana kalırsa, bu değerlendirme esnasında nasıl bir karaktere dönüşmeniz gerektiğini anlamak ne yaptığımı açıklamaktan daha önemli.

Ne yaptığım işin kolay kısmı. Bu ay çalışırken, gelecek aya hangi işlerin kaldığı aşağı yukarı belli oluyor ve bunlar belli olurken, bu ay içinde neyin işe yaramadığı hakkında da elimde veriler birikiyor. Şimdi bugüne kadar bildiklerimle gelecek ay 30 gün değil de 15 gün olsaydı, hangi işleri yapmaktan vazgeçerdim?

Bu soru hayatın koşuşturmacası içinde biriken önemsiz işlerden kurtulmanızı sağlar.

Bunu 1 ay değil, son 30 aydır yaptığınızı düşünün. Artık neyin işe yaradığı, neyin önemli olduğu hakkında çok daha iyi bir fikriniz var. İşe yarayan işleri biriktirmek, işe yaramayanlardan vazgeçmek, o meşhur kümülatif etkinin hayatınızı kolaylaştırması için gerekli bir budama işlemi.

Aylık değerlendirmede kimler başarısız olur?

Herkesle iyi geçinmeye çalışan(people pleaser) karakter özelliklerine sahipseniz, siz zaten henüz hayır demeyi öğrenmediğiniz için 30 günü 15 güne düşüremezsiniz. Böyle biri olmanız sorun değil. Yaşadıklarınız sizi bu noktaya getirmiş, sağlık olsun ama bu çalışma metodunu benimsemeden önce sizin hayır demeyi öğrenmeniz gerekiyor.

Neden aylık değerlendirme yaptığımızı hatırlatarak bu bölümü sonlandırıyorum. Çevrenizde hiç çalışmadığı halde o ay maaş alan insanları görmüşsünüzdür. Neredeyse hiçbir iş yapmamışlardır. Siz bu lüksten vazgeçtiniz. Kötü geçirilmiş bir ay, doğrudan sizin gelirinize etki edecek. Bu yüzden verilen her emek hedefi vurmalı.

4) Yıllık – Nereye Varmak İstiyorum?

İnsan aradığını gerçekten bulur. “Be careful what you wish for, you may just get it” lafı bununla ilgilidir. Gözünüz aradığınız şeyden başkasını görmez olur ve ne istediğinizi aslında tam olarak bilemeyeceğiniz için(ne istemediğimizi daha iyi biliriz, doğrudan deneyime dayanır), istediğinizi elde etmek sizi mutlu etmeyebilir. Bu yüzden yıllık hedefler ihtiras dolu olmamalı.

Puslu bir yol gibi düşünün. Yıl boşluklarla dolu olsun. Eğer boşluklar bırakmazsanız yıl içinde henüz bilmediğimiz ama ortaya çıkacağı kesin olan fırsatlardan da yararlanamazsınız. Biraz şu dünyada nefes alan herkesin bileceği gibi, fırsatlar bitmez. Biri gelir, biri gider.

Diyelim Ocak ayından tüm yılı planladınız ama Mayıs ayında bir fırsat ortaya çıktı. Onu göreceksiniz ve planınıza sadık kalacaksınız demiyorum. Fırsatın fırsat olduğu görülünce zaten rota o yöne kıvrılır. Demek istediğim, onu görmeyeceksiniz bile. At gözlüğünden bakmaktan farksız, bir yılın her noktasını planlamak.

Yıllık plan, yol üstünde başka bir gelişme olmazsa rotamız belli olsun diye yapılmalı. Sadakat, plana değil, asıl hedeflerinize karşı olmalı.

Kontrol noktaları çalışma metodu bu kadar. Kendi başınıza çalışmıyorsanız söylediklerimden bazıları size uymayabilir ama sorular her alana uygun ve hangi alanda çalışırsanız çalışın, doğamız değişmeyecek. İnsan, tembeldir. Medeniyet içgüdülerimizi kontrol ettiğimiz ölçüde gelişmiştir.

İnsanlığın bütün problemleri, insanın bir odada tek başına sessizce oturamamasından kaynaklanmaktadır. – Blaise Pascal

Dipnotlar;

  • Öncelikle bu yazıyı okuyacak her insanın yaşını bilmem mümkün değil ve 20’lerin başlarında olsaydım, bu metodu uygulamazdım. Şöyle düşünün, günde 8 saat çalışıyorsunuz ve bunu 4 saate indirmek istiyorsunuz. Hangi 4 saatin işe yaramaz olduğunu nasıl anlayacaksınız? Teorik bilgi bir noktaya kadar işe yarar. Siz bol bol hata yapıp, farklı şeyler denemeniz gereken yaşlardasınız. Bu çalışma yöntemi, iyi kötü bir tecrübe kazanmış ve şimdi ne olacak? diye düşünenler için.
  • Kendinize sorduğunuz sorular önemli. Kendimi mi kandırıyorum? Kendime ikna edici bir hikaye mi yarattım? Ara ara bu soruları kendinize sormanız lazım. Aslında sorudan önce, kendinize karşı dürüst olmayı öğrenmeniz lazım.
  • Daima övülüyorsanız ama istediklerinizi elde edemiyorsanız, birileri mevcut durumunuzdan nemalanıyor. Çevrenizin sizin iyiliğinizi isteyenlerden oluşup oluşmadığını yeniden değerlendirin. Sizi sevenler demiyorum. Anneniz de sizi çok seviyor ama siz doyun diye yaptıkları ile obezite sorununuzun da mimarıdır. Gerçekten sizi seviyordur. Buna şüphe yok. Kendisini iyi hissettirmeyecek olsa bile, sadece sizin daha iyi olmanız için size karşı dürüst olabilen insanlara ihtiyacınız var. Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
  • Popper’ın dediği gibi bilim, yanlışlayarak ilerler ve bu metodu kullanmak için bilim insanı olmanıza gerek yok. Yaptıklarınızın neden işe yarayacağının delillerini aramayın. Neden işe yaramayabileceğini sorgulayın ve bulduğunuz kusurları yamayarak, daha güçlü bir fikirle yola devam edin.
  • İzin verirseniz, vücudunuz en kolay yolu seçecek. En kolay yol ise çoğunlukla istediklerinizi elde etmenizi sağlamaz. Hatta zor olan, kolaydır, kolay olan en zorudur gibi bir kelime oyunu bile bu konuda yapabiliriz. Özgürlük sizin için önemliyse, dizginleri gevşetmediğinizden emin olun. Dediğim gibi, kontrolün tamamen size bırakılmasının bir bedeli var. Hayatta her şeyin bir bedeli vardır. Önemli olan siz bu bedeli ödemek istiyor musunuz?
  • Bilinmeyen bilinmeyenler(Unknown unknows); Size risk teşkil eden bir durumun varlığından haberdar olmayabilirsiniz. Bilmediğinizin farkında olduğunuz bilgi bile bunun kadar riskli değil. Örnek, muhasebe bilmiyorum diyebilirsiniz. Bunun farkında olmak, bir uzmandan yardım alırsanız, sizi bilmediğiniz bir konu yüzünden oluşacak risklere karşı koruyabilir ama diyelim 27 Mart’ta bir ürün çıkarmak istiyorsunuz ve bunun için aylarca çok çalıştınız. 25 Mart’ta herkesin çok seveceği bir ürün çıkacak ve sizde ne bu ürünün varlığına dair, ne çıkış tarihine dair bir bilgi yok. Sizden 2 gün önce çıkıp, bütün ilgiyi üstüne çektiğinde sizin ürününüz fark edilmeyecek bile. Bu yüzden asıl risk, hiç hesaba katmadıklarınızdır. Her zaman planları bozabilecek bir x faktörü varmış gibi hazırlıklı olmalısınız. Her şeyin kontrolünüz altında olduğunu sandığınız anda bile bu tabir -bilinmeyen bilinmeyenler- sizin mütevaziliğinizi korumanızı sağlar.
  • “Bir şeyin özünü anlamışsak, onu her düzeyde anlatabiliriz.” – Richard Feynman. Zor sorular sormanız gerekiyor ama cevap karmaşık olmamalı. Karmaşıksa bunu neden henüz sadeleştiremediğinizi düşünün.