Maladaptive Daydreaming: Gün içinde hayatını sekteye uğratacak seviyede hayal kuranların yaşadığı sorunları özetleyen bir tanım.

Daha çok, hayatın realitesinden kaçmak isteyen ya da odağını kontrol edemeyenlerde görülüyor.

Normal bir hayal kurma sürecinden ne farkı var?

• Hayallerin süresinin uzaması önemli bir faktör.
• Normalde hayale dalınır deriz hani, burada ise kasten bir hayal başlatılabilir.
• Bir şehir inşa etmek gibi, hayaller çok detaylıdır. (Aşırıya kaçılmadığında bu iyi bir nitelik olabilir.)

Hayal kurarken fazla ileri gittiğinizi nasıl anlarsınız?

• Bir hayal başlatabilmek için insanlarla sosyalleşmemeyi tercih ederseniz bir sorun olarak görülebilir.

(Yalnız başına vakit geçirmeyi tercih etmekten farklı bir durum bu.)

• Hayal kurmak sizi yaşamaktan alıkoyuyorsa

(Mesai gibi hayal kurmak için günlük takvimde bir vakit açıyorsanız.)

• Bunu yapmamak size eksik hissettiriyorsa

(Hayatınızda bir şeyler yolunda gitmediği için hayallerde aşırıya kaçmış olabilirsiniz. Yaşadığınızı size hissettiren anlar yalnızca hayalleriniz kalmış olabilir. Doğal olarak hayal kurmamak gerçek dünyaya dönüşe sebep olduğundan kişiye kendini kötü hissettirebilir.)

Hayal kurma sürecinde fazla ileriye gitmenin kişiye verdiği zararlardan bir diğeri de kendi zihninizle kendi zihninizi şaşırtamayacak olmanız.

Bu hayallerin inşa süreci, adeta bir satranç oyununda rakibin hamlesini de sizin yapmanıza benziyor.

Ama hayatta sizi şaşırtan hamle/tokat beklemediğiniz taraftan gelir.

Hayaller sıra tabanlı oyunlar gibi şekillenirler. Hayatta ise hiçbir hamle yapmadığımızda bile tüm taşlar yer değiştirebilir.

Hoşumuza gitmeyen bir şey olur. Hayat, düştüğün yerden kalkmanı beklemez. Hoşumuza gitmeyen ikinci şey de hemen arkasından gelebilir.

Ve taşlar tek tek hareket etmezler. Her şey, her an değişim halindedir.

Zihinlerde Oscar kazanıp, Olimpiyat madalyası alınınca(bu örnekleri kendi arzularınıza göre değiştirebilirsiniz), o steril ortamda bunları elde etmek kolay olduğu için, hayatın içinde gerçek zorlukları aşan biri görüldüğünde onları takdir edebilme yetisi de azalıyor.

Sosyal medya platformlarında herhangi bir emeğe karşı yazılan ağır bir eleştiri gördüğümde, aklımdan geçen düşüncelerden biri de, o eleştiriyi yazanın kafasının içinde fazla yaşadığı oluyor.

Kişinin herkesin yaşadığı zorlukları anladığını (sanması) ama kimsenin onun yaşadığı zorlukları anlamaması, bu hayallerin bir sonucu olabilir.

Zihne gerçek dünyadan sadece kendi deneyimlerinden elde ettiği veri girdiğinden ve gerisini steril bir ortamda aşırı ölçüde hayal ettiklerinden, işleri karşı tarafla empati kuramaz hale bizzat kişinin kendisi getirebilir.

Yatırımcı olsaydım, burada anlattığım sebepler yüzünden hiç girişim kurmamış biri yerine başarısız bir girişim kurmuş birine yatırım yapmayı tercih edebilirdim.

Bir taraf kafasının içinde şampiyon olurken, diğer taraf en azından gerçek hayatta yenilgiyi tatmış ve neyin, nasıl olabildiğini, olamadığını, planların nasıl suya düşebileceğini, düşüldüğünde nasıl yeniden ayağa kalkılabileceğini görmüş oluyor.

Bu tarz kavramlar, hayal kurmak gibi harika bir aktiviteyi, ekstrem noktalarda yapan insanlar sonucu ortaya çıkıyor.

“Her şey zehirdir ve hiçbir şey zehirsiz değildir; doz, tek başına bir şeyin zehir olmamasını sağlar.” – Paracelsus

İronik olarak, kurulan hayalin süresi ne kadar uzarsa, o hayale ulaşma ihtimali de o kadar azalır.

Hayal kurarken, bir vizyonu resmetmeli ama o hayalin keyfini zihnimizin içinde yaşamayı tercih etmemeliyiz.

Konu bir bakıma irade kontrolü.

O hayalden alınacak haz, hayal gerçekleştikten sonraya bırakılmalı yoksa kendi zihnimizin bir tutsağına dönüşüyoruz.

Cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşelidir, deriz. Bunu söylerken genelde başkasının davranışlarına atıfta bulunuruz ama bazen o taşları döşeyen bizzat kendimizizdir.

(Bu yazı ilk kez 23 Ekim 2023 tarihinde X platformunda yayınlanmıştır.)