Düşük özgüvenin sadece geleceği etkilediği düşünülüyor, aslında geçmişimize dair sabit kalması gereken anılarımızı bile değiştirebiliyor.

Suggestibility diye bi tabir var. Yeniden önüme düşünce, bizim millet ne demiş diye Ekşi’ye bakayım dedim. Hiçbir şey yazılmamış. Tam Türkçe’ye de çevrilmemiş(ya da ben bilmiyorum) ama kültürümüzdeki en yakın karşılığı “Sokma Akıl” tabiri olsa gerek.

Kısaca İngilizce’sini ilk duyduğumda, yalnızca dışarıdan gelen bilgiyle fikirlerini hızlıca değiştirenler için kullanıldığını sanıyordum. Durumu asıl ilginç kılan kısım, bırakın başkalarının yorumlarına göre gelecekte alacakları kararları değiştirenleri, geçmişe dair anılarını bile değiştirenleri anlatmak için de bu kelime kullanılıyormuş.

(Herkes anılarını her hatırladığında biraz değiştiriyor ama konumuz bu değil. Buradaki sorun “false memory” yaratımı. Hiç olmamış şeyleri ya da hiç olmadıkları biçimlerde hatırlamak.)

Kendi yargılarına güvenen biriyseniz, geçmişi şu sırayla hatırlamanız olasıdır;

X olmuştu, bu yüzden Y hissettim.

Y hissettim, o zaman X olmuş olmalı diyorsanız ise yandık. (Olmalı mı?)

Çünkü öncülü duygu yaptınız ve hem duygulara güvenilmez hem de zamanla değişirler. Bu durumda, değişen duygularınızla geçmişi yeniden yazmanız olası.

Özgüveni düşük biri, kendi yargılarına güvenmediğinden başkalarının değerlendirmelerine göre de hislerini değiştirebilir. Değişen hislerle de geçmişi yeniden yazabilir. Duygusal manipülasyonun özgüveni düşük insanlarda yalnızca geleceği değil, geçmişi de etkilemesinin bana göre anahtar noktalarından biri de, bu. İnsan kendi yargısına güvenmeyince, kötü yazılmış bir geçmiş senaryosuna bile inanmaya açık hale gelebiliyor. Böylece, sağlıksız koşullar altında kalma sürelerini de kendi anılarını bile değiştirerek uzatabiliyorlar.

Bir arkadaşınızın kötü bir ilişkide nasıl da bu kadar uzun süre kalabildiğine şaşırıyorsanız, belki de size yardımcı olacak cevaplardan biri, arkadaşınızın geçmişi sizin gibi hatırlamadığıdır.

Yazının bu noktasından sonra, son zamanlarda daha sık duyduğum gaslighting ya da silent treatment vb. tabirlerden birinden bahsetseydim de, devamında yazacaklarım yine aynı olurdu.

Sorunların ismi değişse bile, nedenleri hala aynı.

Düşük özgüven konusunun üstesinden gelmek, belki de şu ana kadar adını bile duymadığınız başka bir sorunu gelecekte hiç yaşamayacağınız anlamına geliyor.

Bu hayatta karşıma ne tür problemler çıkabilir ve onları nasıl çözebilirim diye tüm literatüre hakim olmaya çalışmamalıyız. (Olamayız da zaten)

Daha doğrusu, hangi temel konularda karakterimi geliştirirsem bu tür problemlerin varlıklarına bile rastgelmeden yaşayabilirim? sorusunun cevabını aramak olur.

Charlie Munger, açık kalp ameliyatını hiçkimsenin, bu ameliyata ihtiyacı olmayan bir insandan daha iyi atlatamayacağını söyler.

Ben Charlie’nin burada anlatmak istediğini, insanı aksiyona davet eder biçimde, başka kelimelerle anlatan Henry David Thoreau’nun lafını daha çok seviyorum.

“Kötülüğün yapraklarını kesen her bin kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır”

(Bu yazı ilk kez 3 Temmuz 2023’te X platformunda yayınlanmıştır. Burayı genelde arşiv olarak kullanıyorum. Güncel yazılarım için beni X platformunda takip edebilirsiniz.)