Karakutu Düşünme Modeli kitabının İngilizce alt başlığı;

“Neden bazı insanlar hatalarından hiçbir zaman ders almaz ama bazıları alır?”

..ama ne yazık ki bunu Türkçe kapakta kullanmamışlar. Bunun, harika bir kitabın yayılma hızını azaltan faktörlerden *biri* olduğunu düşünüyorum.

Adından da anlaşılacağı üzere, havacılık sektörünün hatalarından nasıl ders aldığını merkeze alarak, hayatlarımıza bu bakış açısını nasıl uyarlayabileceğimizi anlatıyor. Tavsiyelik.

Kitapta geçen bir konudan ve bende yaptığı çağrışımlardan biraz bahsedeyim;

“When Prophecy Fails” (İsmin güzelliğine bak) kitabından bir örnek verilmiş.

Tarikat liderlerinin vaadleri gerçekleşmediğinde müritler buna ne tepki veriyor?

İki bilim insanı bir tarikatın arasına karışmış ve o vaadin gerçekleşmediği gün ne olduğunu gözlemlemişler. İnsanların başarısızlığın kanıtını yok saymadıklarını ama o kanıtın yorumlanma biçimini değiştirdiklerini fark etmişler.

“Kökü derinlere inen inançlarımıza meydan okuyan bir kanıtla karşı karşıya geldiğimiz zaman o kanıtı yeni bir çerçeveye oturtmamız kendi inançlarımızı değiştirmemizden daha olası.” – Matthew Syed

Burada konu tarikatlar değil, her konuda yaptığınız yatırım arttığında, o yatırımdan dönmek zor oluyor.

Bir grubun parçasıyız diyelim. O grubun ne kadar iyi olup olmadığını grubun üyelerinden öğrenemeyiz. Sosyal ilişkilere onca yatırım yapmış grup üyesi, kendi grubunun kusurlarına karşı körleşir.

Ancak o gruba hiç yatırım yapmamış biri gerçeğe yakın bir gözlemini dile getirebilir.

Buradan bana göre çıkarılacak ders;

Genellersek = Kör noktalarımızı bulmak için uzaklara bakmaya gerek yok. En çok yatırım yaptığımız alanlara bakmamız lazım.

Örnek olarak, ilişkinin başında aldatıldığınızı yakalamak daha kolaydır(çünkü tetiktesiniz). İlerleyen yıllarda ise(yatırım arttıkça) her hata sinyali, güvendiğiniz dağlara karlar yağmadığına sizi ikna edecek şekilde yorumlanmaya başlar.

Arkadaşlarınızın kötü sevgilileri hakkında yorumda bulunduğunuzda da, tarikatların müritlerine benzer bir tepkiyle karşılaşırsınız.

Bir insana, en çok vakit ayırdığı insanın, yanlış bir insan olduğunu söylüyorsunuz. Bunu söylediğiniz an, o kişi egosunu korumak uğruna “doubling down” denen kapsama alanına girip, o kişiye daha da bağlanacaktır.

Ne yani, en çok yatırım yaptığı konuda gerçeği o göremedi ama siz mi gördünüz?

Kitap, hukuk alanında en zor durumun, suçlu görülen ama masumiyetinin kanıtları bulunan kişiler hakkında, hatalı yargıda bulunmuş kişileri, hatalı yargıda bulunduğuna ikna etmek olduğunu da anlatıyor.

“Lancaster’ın iskorbütün nasıl önleneceğini kesin bir şekilde göstermesi ile yöntemin İngiliz İmparatorluğu’nun tamamı tarafından benimsenmesi arasında geçen süre tam 264 yıldır.” – Michael Gilliam

Son olarak, hatalardan gerçekten ders alınabilir mi ve nasıl alınabilir hakkında da düşüncelerimi 2 başlık altında aktarayım;

1) Hata Yapıldıktan Sonra

Kopya makineleriyiz. Hatalardan yalnızca hatalara gidiş yolunu pekiştirebiliriz.

Hatanın hiç yaşanmadığı binbir farklı küçük seçimi yaptığımız o paralel evreni yaşamadığımızdan, onu da kopyalayamayız.

(Çevre de bizi benzer şekilde etkiler. İyi seçimler yapan bir çevre, size nasıl iyi seçimler yapabileceğini hayatı yaşayış tarzı ile gösterir.)

Zaten kitap bu düşünceye karşı çıkmıyor. Hoşuma giden tarafı da bu.

Havacılık sektörü insan zihnine güvenmiyor. Hata yapıldığında, “Aslanım benim, dersini almışsındır bir daha yapmazsın.” demiyor.

Hatanın aynı çevre koşulları içinde yeniden cereyan edeceğini düşünüp, insanlara minimum güvenle çevre koşullarını değiştiriyorlar.

Kendi davranışlarını tekrarlamaya meyilli bir canlıya karşı geliştirilen önlem: Ona güvenmemek.

Kısaca hata yaptıysak, bu kitabın verdiği tavsiyeler uygulanıp, havacılık sektörü örnek alınabilir.

*Hata sinyali ve benimseme hızı, bu noktada hatadan ders çıkarılması için önemli konular. (Kitapta uzun uzun bahsediyor.)

2) Hata Yapılmadan Önce

Hata yapa yapa hayat öğrenilir gibi düşünceler, çok kötü yaşam olasılıklarına kapı aralayabilir.

Evet (uzun vadede) hatalarımızdan bir şeyler öğreniriz ama iyi bir hayatı, ikinci kez dünyaya geldiğimizde yaşarız artık.

Aldığımız dersleri uygulama yetisini kazanana kadar çoktan yaşlanmış oluruz.

Bizden önce doğmuş zihinlerin yaptığı hatalardan, o hataları hiç yapmadan önce dersler çıkarıp, olabilecek eldeki en ideal olasılık doğrultusunda hareket etmek lazım.

Hata yaptığımızda, zihnimizdeki o hataya gidiş yolunun üstündeki çimleri eziyoruz. O patikayı daha da belirginleştiriyoruz.

Ardından bir hatayı yaptığımızı unuttuğumuzu bile unuttuğumuzda, zihnimiz o tanıdık patikayı seçip yoluna devam ediyor.

Hayatlarımızda yaşadığımız kısır döngüler de bundan kaynaklanıyor.

(Bir hatayı yaptığınızı unuttuğunuzu bile unuttuğunuzda, enerjisini korumaya programlı zihniniz en az efor harcayabileceği yol olarak hangi yolu seçecek?)

Bazı hatalar o kadar karakterinizi tanımlayan hikayelere dönüşür ki, geriye dönüp baktığınızda bütün hayatınızın o hataya verdiğiniz reaksiyondan ibaret olduğunu görebilirsiniz.

Bu yüzden en büyük efor, o hatayı en başta hiç yapmamak için harcanmalı.

“Başkalarının hatalarından ders alın, hepsini kendiniz yapacak kadar uzun yaşayamazsınız.” – Elaine Roosevelt

(Bu yazı ilk kez 17 Aralık 2023 tarihinde X platformunda yayınlanmıştır.)