Nuri Bilge Ceylan’ın söylediği onca söz arasından, “Yalnızlığı bir kader gibi kabullenmiş durumdayım.” en canımı sıkan sözü oldu.

Kojima’nın da, kendisiyle ilgili, yalnızlığımı susturmak için yaptıklarımla onun daha da güçlenmesine neden olmuş olabilirim diye özetleyebileceğim bir değerlendirmesi var. (The Creative Gene kitabında.)

Kitaptan çok fazla sayıda sözü kenara not ettim. Onlardan altı tanesini paylaşıyorum;

Ahlat Ağacı ile ilgili kısımdan..

“Özellikle erkekler dünyasında, bir kere egolar çarpışmaya başladığında, kazanmak ya da üste çıkmak, gerçeği anlamaktan çok daha önemli bir hale geliverdiği için, benlikte varolan her şey ipini koparmış bir şekilde ortaya saçılmaya başlayabiliyor.”

“Bu topraklarda farklılığı ya da özgünlüğü ödüllendiren hiçbir mekanizma yoktur.

Hele de biri, kendisi için başat ama toplumsal şablonda onay görmesi mümkün görünmeyen bir farklılığı olduğunu hissediyorsa, istem gücü ahlaki açıdan da yıpranmak durumunda kalır.

Giderek yabancılaşmak durumunda kaldığı yaşantısının ortaya çıkardığı çelişkilere bir anlam vermekte zorlanır.

Bu çelişkileri yaratıcı formlara dökmenin yetersizliğiyle, onları reddetmenin olanaksızlığı arasında bocalamaya başlar.”

(Sonraki alıntıda, filmdeki öğretmen karakteri yaratılırken ilham alınan kişiden bahsediyor.)

“Yemek sonrası Hoca ile bahçeye çıkıp kütüklerin üzerine oturduk.

Artık anlattığı şeyler mi, yoksa onları anlatırken takındığı yüz ifadesi mi ya da içine düştüğü en kötü durumlarda bile anlatırken ısrarla gülümsemesi mi, bilmiyorum, insanda bir tür suçluluk duygusu uyandıran bir şeyler vardı Hoca’nın konuşmasında.

On-onbeş koyundan ibaret dünyasında o kadar mutluydu ve bunu o kadar tuhaf detaylarla süsleyerek ifade ediyordu ki belki bu kadar çok şeye sahip olmamıza rağmen içimizdeki melankoliyi söküp atamadığımız için kendimize kızmak zorunda kalıyorduk.”

Kış Uykusu ile ilgili kısımdan..

“Birisine bir özelliği yüzünden sinir olursun, bir başka özelliği yüzünden de hayranlık duyarsın. Biz tüm karmaşıklığıyla bir insan yaratmak istedik.”

(Aydın karakterinden bahsediyor.)

“Herkesin yapabileceği şeyler bunlar ama insanlar kendi hayatlarında böyle şeyler yaptıkları zaman yeterince gerçekçi değerlendirmiyorlar olan biteni.

Fazla korunaklı davranıyorlar.

Aydın’la ilgili gerçekten kötü olan şey nedir, söylerseniz, ben o konuda muhtemelen Aydın’ı savunabilir, onun avukatlığını yapabilirim.

Yaptığı çoğu şeyi, uygun şartlar oluştuğunda benim de, sizin de yapabileceğinizi savunabilir, hatta kanıtlayabilirim belki…

Henüz hayatında öyle bir durumda kalmamış olman bunu yapmayacağın anlamına gelmez.”

“Bir film yaparken, bir roman yazarken karakterlerin zayıf tarafları sizin en büyük yardımcınız. Onları kimseyi kayırmadan göstermek zorundasınız. Onların zayıflıklarını gösterme fırsatı yakaladığımda kaçırmam.

Ama tabii şu da var: Hayatta bir insanı bir takım nitelikleriyle değerlendirir, bir yere koyarsınız, ama sonra öyle bir durumla karşılaşırsınız ki utanırsınız. Biraz bu durumu da hissettirmeye çalıştık bazı yerlerde.

Gururu, onuru, bu kavramların gerçek anlamlarını kurcalamadık istedik.

İsmail(çocukla beraber) filmin en gururlu insanı ama bu yüzden aynı zamanda en sorumsuz ve bencil insanı belki de.

İmam belki gururunu en ayaklar altına alan insan ama öte yandan en sorumluluk sahibi olan.

Bu kavramları başka şeylerle de bir arada ele almak gerekiyor. “Ne gururlu adam, helal olsun!” diye bakabilecek bir insan değilim.

Hangisine daha çok saygı duyarsın?

Birinin paraları ateşe atabilme kahramanlığı göstermesine mi yoksa Hamdi’nin gururunu hiçe sayıp annesine, ailesine bakabiliyor olmasına mı?

Gerçek fedakarlık hangisi? Gerçekten değerli olan hangisi?

Hayat her ayrıntısıyla şaşırtıyor, peşin hüküm vermek kolay değil.

Peşin hüküm verebileceğimiz durumların içinde insanı şaşırtacak ayrıntılar olabileceği kuşkusunu sürekli taşımamız gerektiğini düşünüyorum.”

Bu yazılanlar hoşunuza gittiyse, filmlerini sevenlerin kesinlikle bu kitabı okumasını tavsiye ederim.

Bir sonraki çıkacak filmini izlediğinizde, izlediklerinizden daha fazla keyif alırsınız ya da önceki filmleri başka bir gözle yeniden izlersiniz.

Dipnotlar;

• Bazen İngilizce, bazen Türkçe yazılarda başarının anahtarlarından biri olarak “Laser Focus” tabiri karşımıza çıkıyor.

Nuri Bilge Ceylan da, “Lazer ışığının tüm gücü aynı yöne toplanmış olmasından gelir.” diye bir laf etmiş. Sözden öte, adamın davranışlarına baktığımızda, onun da başarılarının bu söze sadık kalmasından geldiğini görüyoruz.

Ve bence hayatta en etkileyici şeylerden biri, iddialı sözlerle davranışların aynı noktada buluşmasıdır.

• Christopher Nolan’ın tüm filmlerini eşiyle yaptığını öğrendikten sonra Nuri Bilge Ceylan’ın da filmlerini eşiyle yaptığını öğrendim. Bu hayatın keyfini çıkarmak için ne güzel bir yol seçmişler.

• Ana konu Nuri Bilge Ceylan olduğundan en başta detaylandırmak istemedim.

Kojima, evdeki sessizliği kesmek için Tv’nin sesini açıyor. Otellerde kaldığında tüm ışıkları. Sokaklarda dolaşıp, eve geç geliyor ki, ona kendi yalnızlığını hatırlatacak süre kısalsın.

Sorunla yüzleşmemek için yaptığı her şey, bir kanser hücresi gibi sorunun daha fazla büyümesine yol açıyor.

Eminim burada da, benzer davranışlarda bulunanlar vardır.

Peki bu alışkanlıklar, sorununuza merhem mi oldu yoksa onu daha da mı büyüttü?

Kojima’nın kendisiyle yüzleşmesi gibi, siz de aynı şeyi yapabilirsiniz.

(Bu yazı ilk kez 14 Kasım 2023 tarihinde X platformunda yayınlanmıştır.)